Takaziskas's Instagram Audience Analytics and Demographics
Business Category
Get Our Influencer Rate Card Today!
A brand new way for you to compare the rates of influencers across the world.
Learn MorePROFILE OVERVIEW OF TAKAZISKAS
75.2% of takaziskas's followers are female and 24.8% are male. Average engagement rate on the posts is around 4.32%. The average number of likes per post is 1112 and the average number of comments is 50.
71.7% of the followers that engaged with takaziskas regularly are from Turkey, followed by Malaysia at 5.66% and United States at 5.66%. In summary, the top 5 countries of takaziskas's posts engager are coming from Turkey, Malaysia, United States, France, Russian Federation.
Takaziskas loves posting about Fashion, Pets, Film, Music & Books.
Check takaziskas's audience demography. This analytics report shows takaziskas's audience demographic percentage for key statistic like number of followers, average engagement rate, topic of interests, top-5 countries, core gender and so forth.
Followers
Posts
GENDER OF ENGAGERS FOR TAKAZISKAS
AUDIENCE INTERESTS OF TAKAZISKAS
- Art & Design 69.57 %
- Travel & Tourism 58.03 %
- Home & Garden 46.03 %
- Technology & Science 40.80 %
- Photography 40.34 %
- Beauty & Fashion 39.89 %
- Children & Family 38.62 %
- Restaurants, Food & Grocery 35.59 %
- Healthy Lifestyle 33.85 %
- Clothes, Shoes, Handbags & Accessories 30.38 %
- Movies and TV 28.63 %
- Fitness & Yoga 28.63 %
AUDIENCE COUNTRIES OF TAKAZISKAS
- Turkey 71.7 %
- Malaysia 5.66 %
- United States 5.66 %
- France 1.89 %
- Russian Federation 1.89 %
MENTIONED HASHTAGS OF TAKAZISKAS
- vivekacardigan 1
- novemberbalaclava 1
- cici 1
- BerkunOya 1
- örgü 1
RECENT POSTS
Hiç sesiniz çıkmıyor. Halbuki evin gürültüsünün oraya kadar gelmesi lazım. Hamdi amca anlattı, hikaye bu ya eşek, köpek, maymun, insan. Hepsine 30’ar yıl ömür verilmiş. İnsan hariç hepsi itiraz etmiş 30 çok 15 yeter diye, insan da onlarınkini ben alırım diye atılmış, etti mi sana 75 yıl. İlk 30 yıl süper geçmiş. İnsan öğrenmiş, gezmiş, yaşamış, bir markete gitse istese 1 saat bile dolaşabilirmiş, sıra eşekten aldığı 15 yıla gelmiş. Bu 15 yıl çocuklarını baktığı büyüttüğü eşek gibi çalıştığı 15 yılmış. Vallahi doğru billahi doğru diye Hamdi amcanın lafını bölüyorum burda, gülüyoruz. Bir araştırma erkek çocuğun annenin ömrünü kısalttığını yazıyordu. Benimkine major demişti doktor. Depresyona giren insanlarda da süper güzel iyi bir şey oluyormuş yine bir araştırma. Çok şanslıyım diye sevindim. Benimki belki de depresyon değil de delilik. Salaklık da olabilir. Bu durumda depresyonla gelen o güzel ve iyi şey bende yok demektir ama bence var. Çok şükür güzel ve iyi bir şeyler var. Yoksa olmazdı. Ömrüm gerçekten kısalabilirdi. Uraz gürültü oluyor aşağıda insan var diye uyardığımızda kibarca özür dileyip kulaklarınızı parmaklarıyla böyleeee tıkarsanız duymazsınız diye çözüm üretiyor, Zeki tam da büyüme hormonumun salgılandığı tatlı uykumu anne karnımdan bir ses geliyor acaba zehirlendim mi bir doktora mı gitsek diyerek kart diye kesiyor, ne ishal ne kusma ne ateş var, üstelik ödümü kopardığı için ömrüm birazcık kısalmış olabilir, Kağan sabah 5 yanıma geliyor, yaz günü polar battaniyesi kucağında, yata mı? diyerek. Alıştırma Özlem şu çocuğu diyor Engin, sadece yatarken doya doya sarılabildiğim için seviyorum yanıma gelmesini, tek elim kolunda tek elim koca göbeğinde sımsıkı sarılıyorum. Bazen uyuyor bazen “uyansın, gidiyoduz, Devrim hoca, boyama, ofis, Serdar bilgisayar” cümlesini 1500 kere falan söylüyor, vakti 7 yapıyoruz. Erkek çocuk ömrü uzatsa iyiydi. Uzun bir ömre ihtiyacım var, ben 100 olsam Kağan 70 olur, ben 100’ümde de dinç olurum.
15 sene önce bugün, sabah erkenden doğdu. Beyaz tende kırmızı yanaklar, başında aşçı şapkası gibi bir şapka, dönemin hastane çıkışı modası, saçma. Mavi değil de sarı. Sevmem cinsiyetçi yaklaşımları. Yıllar geçti. Biliyorum da geçeceğini ve biteceğini. Fakat düşünmek istemiyorum. Geçen sene veya 10 yıl önce bir Eylül’de, karların yağdığı kış günlerinde, hiçbir zaman ve hiçbir yerde, masumiyeti elinden alınmadı. Dalıp gitti, üzüldü, ağladı, kırıldı da biliyorum anneler bilir, sevindi neymiş efendim Burger King’de soğan halkası patates yiyecekmiş, bu kadar basittir sevinmeleri. Ben mi? Benim aklıma hep çok gerilerde kalmış bir şeyler ve ileride yaşanacak bir çok şeyler geldi. Niye derseniz, bilmiyorum öyle. Dün akşam pasta yaptım, İyi ki doğdun Kağan mı?, Kağan 15 oldu mu? Mutlu yıllar Kağan mı? yazardım düşünüyordum ki, pastanın yarısı bu sabah bitti. 15 yıl önce bugün, ağlamıştım sevinçten.
İlmek atmak, örmek, kesmek, dikmek, ölçmek hem zanaat hem sanattır. Değerlidir. Yaptıklarımı giymeyenler ayıp ediyorsunuz. Uraz en çok sen. #vivekacardigan #novemberbalaclava
Annem sık sık dünyanın binbir türlü hali vardır kızım derdi. Üniversiteye başladığım gün “Sakın montunu duvara asma polis arama yapar, biri senin montuna koyar.” Uzun zamandır söylemiyor bunu. Tereddüt ediyorum ama yok yok annem söylerdi. Hayat insanı ne çok değiştiriyor. Sevdiğini sevmez, düşündüğünü beğenmez, söylediğini hiç söylemez oluyorsun. Hayatın bir de binbir türlü derdi var. Elimizde büyüğü yoksa basitle dertleniyoruz. Büyüğü varsa halimize şükrediyoruz, bu şükür de bana güzel gelmiyor, birinin kötü hali karşısında haline sevinmek. Her pazar Taksime gittiğimizi bilen herkes bizi arıyor, saldırıda ölmediğimize seviniyor. İşte şükür o gün yaşadığıma sevinmekse ben sevmiyorum böyle şükretmeyi. Tutamadığımız gözyaşımız çok. Üstelik yaşlandıkça gözyaşı da değerli oluyor, öyle her şeye de ağlamıyorsun. Korkuyorum da ben. Gelecekte çekilecek acılarımız var. Bunların en iyi ihtimallisi de kendi ölümüm, belki de beni üzmeyecek en güzel ihtimal bu. Ölürken üzülür mü insan? Ölürken öldüğünü bilir mi? Gerçekten var mıyım ki ben? Herkes benim gördüğüm gibi mi görüyor Kağan’ı, Zeki’yi, yastığı örneğin? Bu ev ne renk? Mavi. Maviymiş evet ben de mavi görüyorum. Emin değilim yine de. Var mıyım? Neden varım? Niçin burdayım?
Yaşamak sanatı… Eski bir vicdan azabı. #cici #BerkunOya
Herkesin zaman zaman düşündüğü bazı şeyleri çok sık düşünüyorum. Ölümü mesela. Her yıl bu, bu gördüğüm son ilkbahar mı diye düşünmeden edemiyorum. Rize… Her gittiğimde bir daha görebilecek miyim? Annem… Öpüşüm. Bir daha öpebilecek miyim? Trabzon… Bu mutfak, bu balkon, bu sandalyeler değişecek yavaş yavaş, değişim fark edilmez olacak. Ben görebilecek miyim? Bir yıl, bir sonraki yıl, bir yıl daha? Gittiğimiz pilavcıda çalışan Kaptan Ahmet, iş çıkışı yaşadığı huzurevine gidip, her gece tavanı seyrederek değerini bilmediği eşini düşünmeye devam edecek mi? Yazıp camın altına koyduğum notu bir daha görebilecek miyim? Kağan ömründe tadına bakmadığı hoşafı bardak bardak içip, Kaptan Ahmet’i diğer müşterilere “maalesef hoşafımız tükendi.” demeye mecbur edecek mi bu yıl da? Savaş mesaj atıyor, pilavcıdaki notu nereye koyduğunu hatırlıyor musun? Yerini tarif edip arşivden notu bulup gönderiyorum, tabağının altında kalmış meğer. Kaptan Ahmet’le sohbet edip az önce kalktık diyor. Biz orada olmasak da 1 yıl daha yaşamışız diyorum. Yıllar bir bir bir bir yaşanıyor. Hepsi topu topu 1 ömür ediyor.
Gelişiyle, elimi altına soktuğum yastıktan çıkarıyorum. Kendiliğinden uyanmadığım bir gün daha. Metrobüs, minibüs, vapur. Caddeler, meydanlar, çarşılar, köprü. İstiklal, Bab-ı Ali, Beşiktaş, Eminönü, Galata. Artık daha çok dikkat çekiyor Kağan. Delikanlı kılığında bir çocuk. Tabi insanlar insan olduğu İçin bakıveriyorlar. Bizi anlamamaları değil mesele. Artık bir mesele de yok gerçi. Oltasındaki canlı balıkları gösteren balıkçıya rastgele diyorum köprüde, yavru kediye pisi pisi, gel oğlum, bekle oğlum, tamam hadi soy oğlum diyorum Kağan’a. O bu tuhaf zevkinde hür, her şey ve herkes güzel bugün. İnsanlar insan olduğu için gülümsüyorlar bize. Arada bir bilenlere de rastlanıyormuş. Nereden nereye varıyor bir anda insanlar ve insanlık. İnsan insan olduğu için iyi, insan insan olduğu için hoyrat. “Anne çok güzeldi burası, çok teşekkür ederimler.” diyerek mutlu ederken, uyurayak uydurduğu “Benim annem şüşko. Şüşko şüşko şo. Göbüş göbüş go.” şarkısıyla kalbimi kırıyor Uraz. “İnsan” bir sitem, bir iltifat.
Kesin okurum kitabım, belki örerim örgümle, sabahın sakinliğinde yola çıktık. Karanlık hislerle, kırık dökük evlerin, daracık sokakların arasında, yemyeşil yaprakların içinden bembeyaz açmış yaseminli marangozhaneye, camsız ama kepenkle kapalı içi kedi ve balon dolu dükkanın içine, kafelere baka baka, bazen fotoğraf bazen video çekerek yürüyordum. Akşam olunca, tanıklık ettiğim kedi kavgası videosunu gruba gönderecek, neresi burası diye annem tarafından aranacaktım, sarman olanı tutuyor anladım. Yanımda Kağan duvarlarda gördüğü etiketleri keyifle söküyor, kanatları yüksek ahşap kapıların önünde yine fotoğrafını çekecek miyim diye duraksıyor, hızlı yürümem için mekanik sesiyle anne diye uyarıyordu. Yolumuzu değiştirdim. Yalnız olsaydım bir çay ocağında çay içebilirdim. Yalnızlığım 10 üzerinden tam 10’du da bir başınalığım hiç mümkün değildi. Karaköy iskelesinde para üstü verir’e kandığım otomat 4,5 TL’min üstüne yatmış, Kağan 10 liraya gelen aslında en çok 3 lira edecek lupposundan bir lokma bile vermemişti ki Kadıköy vapurundan inip dönüş yoluna girdik. Kısıtlama günlerinin belki de tek hediyesi olan bu pazar günü gezileri gündelik hayatımızın içinde, bazen bir kedi kavgası, bazen cıvıldayan kuşlar, bazen yorucu, üzücü, bazen neşeyle hatırlanacak anılara dönüşüyordu.
Uraz’ın kızlara iltifatı: Kazağın ne güzelmiş kendin mi ördün? #örgü #knittersofinstagram #knitting #knit #strikk #strik #strikkeopskrift #knitwear #knitspiration #hazelsweater #nulatosweaterkal
Pazartesi sohbetleri: - Anne neleye gidiyoluz? - E okula gidiyoruz bugün pazartesi. - Hayıl anne hayıl bugün cumaltesi, okul yok. - Pazartesi, pazartesi. - Bütün okullay yıkılsın. - Uraz okula gidiyoruz. - Anne bugün pazaltesi. Alkadaşlayım gelsin, onlay bizim evde Aziz Nesin, Tezel Özlü hatta Olhan Veli okuylay. - Urazcım eve gitmemiz lazım Kağan’a abin gelecek, bugün pazartesi okulu var. - Anne Kağan abim altık abi değil o baba oldu, evde tek başına kalabiliy. Gösteri videolarında Kağan’ın gömlek giydiğini görünce artık onun bir baba olduğunu düşünüyor.
Acıyan, acıtan hayat. Nasıl akıyorsun hızla hızla hızlı hızlı. “Tam bir delikanlı olmuş.” mesajları. Nasıl anlatsam, nasıl anlatılır su gibi akan 14 yıl, bazen yüzlerce yıl gibi. Gözlerimin önünde, avuçlarımda, kucağımda, yüzlerce yılda büyüdü bu kadar, birlikte uyandık, birlikte uyuduk beşbinküsür gece. b e ş b i n!! Bir delikanlı evet. Çocuk saflığında. Unutuyorum şimdi niçindi hüzünlerim, üzüntülerim, bu gece uyumuş muyduk, yoksa sabahladık mı yine? Kurtulabilsem korkudan, hüzünden, acıdan, kırgınlıktan, kinden, kötü sözden. Mutluyum aslında. Dönüşüyor acılar mutluluğa, ağlıyoruz gösteride, tarifsiz bir his yine. Nasıl anlatılır bilemediğimiz, onlarca şeyden biri. Sen hep sen olarak kalacaksın Kağan, “sen yağmur ol ben bulut.” hep buluşalım. Sonsuzlukta, s o n s u z gün ve gecede. Seninle hayat gül kokusu gibi, seninle hayat akıl almaz bir güzellikte nasip işte.
- Uraz bak Trabzonspor bayrağı. - Anne, Zeki abiiim, Kağan abiiim, babaaam, Ecebaaal, yengeeeem. Onlar boydo mavi şampiyon Tlabzon, ben siyah beyaz en büyük Beşiktaş diyolum. Bil siyah beyaz baylak olsa da sallasam. Bir anda, durup dururken Beşiktaş girdi aramıza. Abilerinden kalma onlarca TS forması ve dahi kendisine alınan yeniler de olmasına rağmen. Üstelik en hakettiği zamanda bir taraftar kaybetmek. Olmadı Uraz. #osenebusene #trabzonspor #şampiyon #bizeheryertrabzon
PEOPLE ALSO VIEWED
Looking for the next influencer in to work with?
Have you considered to work with the following influencers?
Avg Comments