Ülkemizde olanların 1963’de yürürlüğe konulan bir planın uzantısı olduğunu söylesem, sadece bizi değil tüm dünya ülkelerini, insanlarını hatta insanlığı ilgilendirdiğini söylesem… Oliver Stone’un 3 Bölüm’den oluşan müthiş belgeselini izlerseniz (1991’de çektiği JFK adlı filmden bahsetmiyorum, 2021’de çektiği JFk - Through the looking glass adli belgeselden bahsediyorum) insanlığa katkınız olacağına eminim, fikrimce. Nasıl mı? Fark etmeniz gereken şeyleri görmezden geldiğiniz bir konfor bağımlılığında hiç bir yere varılmaz hatta içine düştüğümüz (düşürüldüğümüz değil düştüğümüz, bilerek, önemsemeyerek, fark edilmesi gerekenleri fark etmemeyi seçerek düştüğümüz, bazılarımızınsa içine atladığı) çukuru şikayet ederek kazdıkça derinleştirirken, yüzleşmelerin verdiği tüm sancısıya rağmen HAKİKAT’in peşine düşmek bu labirentten çıkmanın TEK yolu. Geri kalan her şey illüzyon. İlüzyonu değil hakikati kovala. Çıkış hakikatte. Not alarak izlemenizi tavsiye ederim. İzledikten sonra sizi en çok şaşırtan 2 konuyu yorumlara yazarsanız minnettar kalırım, hepsini tek tek okuyup üzerine düşünce zincirleri kuruyorum. Peki bir soru daha: 1960’larda ülkemizde neyin tohumları ekildi? Fark edişlere vesile olması dileğiyle… #jFK #burasıbirkümes

“Şeytan bilinçli ya da bilinçsiz işlediğiniz günahları ve zaaflarınızı size karşı kullanan, melek ise bu günahları telafi etmeniz için ve zaaflarınızın üstesinden gelebilmeniz için size destek olandır” der dünyanın tüm din ve felsefeleri. İstisnasız her din kitabında yazan bir içeriktir bu. Rivayete göre 200 melek, Allah sistemine karşı geldikleri için evrendeki yerlerinden dünyaya düşüyorlar. Bu düşmüş meleklere verilen ana isim İblis. Allah sistemine hizmet eden üst boyut varlıklarına Melek derken, düştükleri günden beri Allah sistemini ortadan kaldırmak için uğraşanlara İblis deniyor. Şimdi ilk cümleye geri dönelim, düşünün, bir şeyler elde etmek, tartışmaları, mücadeleleri kazanmak için etrafınızdakilerin zaaflarını ve günahlarını kullanmak şeytanın yöntemlerini seçmekken; size yapılan kötülüğe ne kadar kızgın olursanız olun sabırla doğruda durmak meleklerin yöntemini seçmektir. Kısaca, mücadele ederken kullandığınız yöntemler adımladığınız yolu da belirler. Şeytani yöntemlerle iyi bir hayat yolunda ilerlemeniz mümkün değilse, meleki yöntemlerle kısmetsiz bir hayat yaşamanız da en az o kadar mümkün değildir. Bereketli, anlamlı, erdemli, “keşke şu insanı tanıma, hatta onunla arkadaş olma imkanım olsa” dediğiniz ve istediğiniz kişilerle ahenk halinde yaşadığınız bir hayat yolculuğu istiyorsanız yolunuzu dikkatle SEÇİN, koşullarınız ne olursa olsun yöntemlerinize dikkat edin. Çünkü şeytani yöntemler aslında sizi bir yere götürmezler, kısa vadede başarı gibi gözüken ama uzun vadede mahvedilmiş bir ömür, kısmetsiz evlatlar, enerjisi kokuşmuş bir hayat, her 9 ayda bir değişen insanlarla süre gelen aynı kavgaları size getirirken; meleki yöntemler kısa vadede haksızlığa uğruyormuşsunuz hissiyle sizi pişiren, ama aslında katman katman açılan potansiyelinize küllerinizden doğabilmeniz için sizi kıvama getiren bir hayata götürür sizi. İşte bu nedenle Zümrüdü Anka kuşu gibi olmalı insan, yaşadığı deneyimleri içselleştirip, öğrenmeli ve haksızlığın alevleri ne kadar yakıcı olursa olsun deneyim ateşinin gücünü kendi potansiyelinin doğumu için kullanabilmeli… ne olursa olsun doğruda durmayı seçmeli. Unutmayın, demir bile alevle dövülerek formunu buluyor.

Toplumumuzu bir örümcek ağı gibi sarmış bir hastalığın pençesindeyiz. Durum vahim, tedavi şart! İyileşmenin ilk koşulu doğru teşhis, ikinci koşulu ise semptomları susturmak yerine dikkatle inceleyip, kaynağa inmek. Nedir bu hastalık? Bireysel bir hastalık olmasına rağmen tüm toplumu kökten negatif bir şekilde etkileyen bu hastalığa maruz kalan kişi, vahşi bir örümcek gibi ağına takılanları, tuzağa düşürerek tüketen bir yırtıcıya dönüşüp hayata her anlamda zarar verir. Havadan, sudan, kandan değil, uzun süre maruz kalınan davranıştan bulaşır bu hastalık. DSM-5'a göre semptomları: 1- Paranoya, 2- Sistematik algı çarpıtmaları, 3- Nefretçil batıl inançlar geliştirmek, 4- Hayali alaka bulmak, 5- Dengesiz iletişim, 6. Uygunsuz duygulanım ve kopukluk, 7- Sosyal kıtlık, 8- Sosyal kaygı, 9- Tepkisel alınganlık ile dikkat çekme Semptomları sadece başlıklarla anlamanız mümkün değil, çünkü açıklamaları kesinlikle sıradan değil. Konu bir toplumu yok edecek kadar önemli olduğundan açıklamaları sırasıyla hikayelere ekledim. Dikkatle okumanızı, analiz etmenizi umut ederim, çünkü bu bozukluk toplumda çoğaldığında zombilerin şafağından hallice bir ortama dönüşüyor yaşantımız. Bunu durdurmak zorundayız! Hikayelerde açıkladığım bu 9 semptomdan an az 3'ünü fark ettiğiniz, severken hırpalayıveren, hırpalarken rahatlayıp yine seviveren, yüz göz olmanın zirvesinde, tepkileri dengesiz, tutarsız kaç kişi var hayatınızda sizi bir örümcek gibi ağına takmış, parça parça tüketen? Hastalığın adı Şizotipal Kişilik Bozukluğu. Şizotipal Kişilik Bozukluğu'ndan muzdarip kişiler kendi aileleri başta olmak üzere zarar vererek herkes ile problem yaşayıp uzak durulan kişilere dönüşürken daha öfkeli, daha saldırgan bir hal alırlar. Topluma çok zararlıdırlar, kendi küçük çıkarları için savaş bile çıkarabilirler. Peki Şizotipal Kişilik Bozukluğu nasıl düzelir? Bu bozukluğa maruz kalan kişilerle yakın ilişki altında olmanın bedeli nedir? Hemen hikayelere geçin sırasıyla okuyun, abartmıyorum, toplumsal geleceğimizin anahtarı kesinlikle bu bilgide. Lütfen önem verin. Gerisi hikayemde. 👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻👆🏻 #şizotipalkişilikbozukluğu

Kedinin içinde bir kedi… Yutulmuş, sindirilmiş bir potansiyel. Epigenler ile aktive olan psikolojik mirası ve karma bağını duydunuz mu? Atalarınızın yaşadıkları, yaşanılan olaylar ile ilgili hiç bir bilginiz olmasa da, size miras olarak geçiyor, çevrelerine yaşattıkları da. Atalarınızın yanlışlarının kaynağı olan huy ve tavırları size miras olarak aktarıldığında, psikolojik miras; çevrelerine verdikleri zarardan kaynaklı karma ise karma bağı olarak bir sonraki nesile bağlanıyor. Bir önekle açıklayalım: Sürekli yalan üreten, zarar veren, kendi küçük çıkarları için insanları üzen, ezen, karalayan, gerçekliği değiştirip manipüle eden bir anneniz var ise size karşı dünyanın en melek insanı bile olsa geleceğiniz ciddi sıkıntıda demektir. Paylaştığım foto, Mısır’da canlı canlı, firavunlar ile gömülen bir saltanat kedisine ait. Kedinin içinde bir kedi. Annesi tarafından karma ve psikolojik bağ ile esir alınmış, kısmetsizlikten nefessiz kalmış, kendi potansiyelini gerçekleştirmesi imkansızlaştırılmış nice genç insanı hatırlattı bana. Etrafa yaydığı kötülüğün, uydurduğu yalanların bedelini kendi yavrusunun mutluluğu, sağlığı, iyiliği ile ödeyen annelerle dolu dünya. Anne diyorum çünkü toplumu anneler doğuruyor ve kötücül bir annenin anaçlığından daha tüketici bir zehir yok bu dünyada, fikrimce. Karma ve psikolojik bağ ile bağlı olduğu, sürekli entrika çeviren atasının davranışlarını normalleştirip söylenen yalanlara katılır hale gelen bir bireyin bu bağdan kendini kurtarması zor değildir aslında. Ve kesinlikle potansiyelin kendini gerçekleştirebilmesi için bir zorunluluktur. Böylesi bir Zehrin yanında potansiyel serpilemez. Peki kişi nasıl kurtulabilir bu zehirli bağdan? Devamı aşağıdaki ilk yorumda 👇🏻👇🏻👇🏻 #psikolojikmiras #karmabağı #kendiyavrusunutüketenanne

Resimdeki şehir Tenochtitlan, Aztek imparatorluğunun başkenti. Hani şu tarihte bize 4 gemi İspanyol’un yağmalayarak yok ettiği ve soyunu kuruttuğu anlatılan uygarlık. Yıl 1500'ler, Aztek imparatorluğu 150 Bin nüfuslu başkent Tenochtitlan yönetiminde, dönemin en büyük ve en zengin şehirlerinden biriydi. Aynı dönemlerde Roma 25 Bin, Londra ise 60 Bin nüfusluydu ve hiçbiri Aztekler kadar zengin değildiler. Başkent Tenoçtitlan dışında Azteklerin hükmettiği bölgedeki toplam nüfus 14 ila 25 Milyon civarındaydı. Farklı çakışmalarda farklı rakamlar var. Bize anlatılan tarihte, 1517'de İspanyol Hernan Cortes yanına aldığı 500 askere ile Yutakan vardığında 150 Bin kişiden oluşan Aztekler'in başkentini, müthiş bir askeri deha göstererek, Polio virüsünün de yardımıyla ele geçiyor... Ama hikayenin aslı böyle değil! 1570'lerde Azteklerin orijinal Nahuatl dilinde yazılan Florantine Codex'de ve Hernan Cortex'i askerlerinden Bernal Díaz del Castillo'nun anılarında Hakikat şöyle: Cortes o dönemde halihazorda köleleştirilmiş olan Küba'ya önce geldiğinde daha 19 yaşında. Ve aldığı duyumlar ile Küba'dan yola çıkarak bugün Meksika, Veracruz olarak bilinen kıyıya varıyor. 500 askerin gemilerle kaçmasını engellemek için ilk işi gemileri yakmak oluyor ve Tenochtitlan'a doğru ne bulacağını bilmeden yola çıkıyor. Gemilerin yakılması, Florantine Codex'te anlatıldığına göre, uzaklardaki yüksek parlak ışık olarak bir alamet olarak algılanmış. Cortes ilerledikçe bölge beyliklerin efendileriyle karşılaşır, bir beylik ona Aztekli Malintzin isimli bir kadını hediye eder ve işte bu kadın İspanyolların 500 kişi ile 150 Bin kişilik Aztek imparatorluğunu ele geçirmesi diye bilinen şehir efsanesinde çok kilit bir rol oynar. İçinizden Malintzin'e kızdığınızı duyar gibiyim ama acele etmeyin! Hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değil, zaten göründüğümüz gibi olabilmenin eğitimini alabilmek için bu gezegene doğuyoruz. Eğitimdeyiz. Cortes, Malintzin’in sayesinde, imparatorluğun çevresinde yaşayan halkların başkent Tenochtitlan'a çok kızgın olduğunu öğrenir.——👇🏻👇🏻👇🏻 paylaşımın asıl sürpriz kısmı yorumların başına pinlendi, verdiğiniz zamana kesinlikle değecek! 👇🏻👇🏻👇🏻

Doğruda durmak diyorum ya, boş konuşmuyorum. Gelin karmanın nasıl çatıştığını bu fotoğraf ile bir örnek üzerinden birlikte analiz edelim. Fotoğraf sarsıcı. Çekildiği yıl 1877, yer Hindistan. 1876 - 1878 yilları arasında meydana gelen normal kuraklığın üstüne İngiltere Krallığı’nın Hindistan’nın ürettiği buğdayı azılı bir şekilde ihraç etmesinden kaynaklanan bu suni kıtlık döneminde yaklaşık 9 milyon Hindistanlı açlıktan öldü. Evet Suni kıtlık çünkü nedeni sömürge. Üzücü değil mi! Ama merak etmeyin hayat mutlaka devreye giriyor, yaşanılanlar ise bu acıları yaşarken derslerini alamayanlara, aynı yanlış seçimleri yapmaya devam ettikleri için kendine çukur kazanlara oluyor. Bugün dünyanın geleceğine baktığınızda, deniz seviyesinden daha aşağıda konumlanmış çanak şeklinde dizayn edilmiş topraklarıyla İngiltere’nin karşı karşıya kaldığı var oluş hali ve İngiltere sınırları içinde giderek azalan İngiliz nüfusunun yanında giderek çoğalan Hint göçmen nüfusu ilahi adaletin tecellisi değil midir? İngilizler Hindistan’ın öz kaynaklarını sömürürken Hint kültürünü köksüzleştirmiş, tarihini basitleştirmiş, Hindistan’ın en önemli yapılarından biri olan Kızıl Kale’yi bile (UNESCO’ya göre) 1546’da inşa edilmiş bir yapı olarak köksüzleştirken işin asli yapının tarihi milattan önceye dayanmaktadır. Profesör P.N Oak eskiden yasaklanmış tarih kitaplarında konuyu delilleriyle sunmaktadır. Daha Romalılar Londra’yı kurmadan önce Hintliler vardılar. Londra sular altında kaldıktan sonra da var olmaya devam edecekler. Uzun lafın kısası, kendi ağırlığını başkasına taşıtan, başkasının hakkı üzerinden kendine konfor edinmeye çalışan, sömürerek hayat kuran herkes, her toplum kısa vadede öne geçmiş gibi hissetse de uzun vadede hayattan cevabını alır. Fırsatın var diye hak yiyorsan, çocuğundan çıkar o hak. Hayatın nesiller boyu değişmez, tarihe baktığınızda delilleriyle kendini ortaya koyan en önemli kanunudur bu. İşte bu yüzden doğruda durmak zeka, dayanıklılık ve yürek ister! #doğrudaduranlaraselamolsun Not: 2.Dünya savaşı sürerken İngiltere’nin yönetimindeki Bangledesh’deki Bengal Kıtlığı olarak bilenen 1943-1944 yilları arasında süren dönemi de incelemenizi tavsiye ederim.

87 yaşındaki Dalai Lama’nın bir çocuğu taciz ederken çekilmiş videolarını gördünüz mü? Şubat ayında çekilen videoda, Lama kendisine yaklaşıp “size sayılabilir miyim?” Diyen oğlan çocuğuna sarıldıktan sonra onun kendisini dudaklarından öpmesini istiyor ve sonra da dilini emmesini. Lama’nın dementia’sı olabilir. Pedofili nedir? Neden ve nasıl hal bulur? Pedofili kökünü Antik Yunancadan alan “çocuk sevici” anlamına gelen, yetişkinlerin çocuklara duyduğu sapkın cinsel ilgidir. Pedofili en çok, çocuğun yoğun güven duyduğu kişiden geldiğinde, tacize uğramışlığın ötesinde kalıcı bir hasar bırakır. Çocuk güven hissettiği kişiden gelen sapkınlığın, çocuk beyni ile teşhisini net koyamadığı ve yaşatıldığı deformasyonu net tanımlayamadığı için özel ilgi gösterildiğini, değerli olduğunu düşünerek tacizi en başta, hemen taciz olarak kodlamaz ise pedofilinin bulaşıcı kısmı devreye girer. Güven duyduğu kişiden görülen kötülüğün ve tacizin yıkıcı travmasını yaşamaktan kendini korumaya alan çocuk beyni (gelişmekte olan her beyin, oksitosin nörohormonunu salgılayabildiği için geliştiğinden, beyin gelişmeye devam edebilmek için negatife kendini kapatarak ve gerçekliği manipüle edip kendi varlığını sürdürmek adına yaşadıklarını kabul edilir hale getirerek kendini korumaya aldığı için) tacizi normal olarak kodlar. Pedofili işte bu yüzden bulaşıcıdır, ancak diğer bulaşıcı hastalıklardan farklı olarak kişinin çok erken yaşta cinselliği yetişkin gibi deneyimlemesi sonucunda, taciz eden yetişkinden taciz edilen çocuğa bulaşarak, tacize uğrayan çocuğun zihninde çocuklar ile cinsel ilişki yaşamayı normalize eden ve cinselliği sadece çocuklar ile yaşandığında anlamlı kılan toplumun varlığını en çok tehdit eden, bu nedenle en tehlikeli sapkınlıktır. Pedofiller, bir toplum için seri katillerden, psikopatlardan çok daha tehlikeli hastalardır. Toplumun gerçek parazitleri olarak, kendilerindeki sapkınlığı gelecek nesillere bulaştırabilen toplum kanserleridirler. Bugün dünyaya yayılmış olan, bizim siyasetimizde de çok ciddi köklenmiş olan bu pedofil ağı toplumun yozlaşmasında iyice kök salmaktadır.—— Yazının devamı -özellikle Dalai Lama ilgili kısım- yorumda 👇🏻👇🏻👇🏻

“Acı bilginin bedene inmesidir, bilgiyi bedene indirmeli olman gereken kişiye dönüşmelisin” (Çi) demiştim ama acı milyonlarcasınca hissedilince demek kolay, yaşamak ise zor. Bir bedenin minnacık hücrelerden tane tane oluşması kadar teferruatlı ve zor acıdan öğreti damıtmak. O yüzden buradayız, yaşamak, anlamak, anlamlanmak için. İnsan yaşadığı toplumun bir hücresi. Yardım ettiğimiz, acısından sevincine tüm duygularını paylaştığımız herkes kendimiziz, yardım etMEdiklerimiz de biziz. Herkes biziz. Hep birlikte toplumun bedeniyiz. Yardım etmeyi seçersek, en çok da kendimize yardım edeceğiz. Ve asla unutmayacağız: Bizler en büyük saldırılarda bile yenilmeyen bir milletiz çünkü birbirimize hakikatle sahip çıkmayı çok iyi biliyoruz, ancak pes ettiğimizde yeniliriz bunu da çok iyi biliyoruz ve doğruyu yapmaktan, birbirimize sahip çıkmaktan, çabalamaktan vaz geçmeyeceğiz, pes etmeyeceğiz! Vatanımızın yarasını onarmak için canla başla çalışan kurtarma ekibindeki kardeşlerimizden Allah razı olsun! En tez zamanda bilginin tüm vatanımda hal bulması ve acılarımızın dinmesi dileğiyle… #çabayadevam Not: 2 Şubat 2020’deki Kızılay ile ilgili paylaşımımı okumanızı tavsiye ederim. Bu günleri delilleriyle sunmuşum.

Tüm bu gürültünün, kasıtlı kafa karışıklığının içinde aslında sorulması gereken tek bir soru var, en önemli soru: “Neden buradayız?” Öyle bir soru ki bu cevabının içinde bir zip dosyası gibi sıkıştırılmış tarihimizin tamamı saklı. Bir şeyin nedenini bilebilmemiz için nasılını öğrenmeli, nasılı anlamak için iz sürmeliyiz. Çok keyifli bir iz sürmeye davet ediyorum Bizi, “Ancient Apocalypse” serisi ama Dördüncü Bölümden başlayıp sonra başa dönmek şartıyla! Her bölümden önce 4. Bölümü izlemelisin (4. Bölüm detayları için bir sonraki resme bakınız) N.K.R öyle bir bilgiyi zihninize getirebilmek için geldi ki, hakikatin kendini sunabilmeli için yardımınıza ihtiyacım var. Çünkü hakikat ancak anlamak için emek verene akar, emek vermeniz umuduyla… İlk başta 4. Ve 5. Bölümü izliyoruz ve sonra başa dönüyoruz. Bölümü izledikten sonra araştırmacıların konuya dahil etmediği ama bilmenizin önemli olduğunu düşündüğüm “Chicxulup Crater” inin nerede olduğunu ve süreç sonunda öğrendiklerinizden aklınızda doğan en merak ettiğiniz soruyu lütfen yorumlara yazın, birlikte soru soralım. Birlikte aynı şeyi merak etmenin gücü en kudretli anahtardır. Sorularınızı bekliyorum. #N.K.R #chicxulub #ancientapocalypse #nedenburadayız #azrakohen #azrasarızeybekkohen

Bir önceki izleme önerimde “Hakikatin katmanları vardır” demiştim. Bize göstermeye çalıştığım, gözle görünmez, ancak dikkat ile odaklanılarak keşfedebilecek bir hakikatin ikinci katmanına tanıklık etmeye hazır mısınız? 2 bölümden oluşan, herhangi bir filmden çok daha sürükleyici müthiş bir araştırma, analiz ve belgeleme ile karşınızdayım. Hepsi ülkemize bağlanan iplerin uçlarını veriyorum size. Rastgele tavsiyeler değil bunlar. Bu uçları tutun ve lütfen dikkatle inceleyin. Büyük resme yaklaşmamıza henüz var ama inceledikçe hazırlanacağız, görülmesi çok zor, anlaşılması epey karmaşık olan ama hissettiğimiz karmaşanın kaynağına ineceğiz. Not alarak isimleri yazarak izleyin. Araştırmalarınızı sonrasında devam ettirin. Kurulan ağın nereye bağlandığını yani büyük resmi gördüğünüzde yaşadığımızı sandığımız gerçekliğin gerçeklerinin düşündüğümüzden çok farklı olduğunu anlayacağız hep birlikte ve ancak o zaman hem fikir olup hep birlikte temizliğe girişebileceğiz. Burası ancak hep birlikte temizliğe giriştiğimizde temizlenecek bir realite. Yaşam Bizden birlikte hareket edecek zihin gelişmişliğine gelmemizi bekliyor. Lütfen, Bizim için, her birimiz ve hepimiz için burada sunduğum belgeselleri izleyin izletin. Filmden daha sürükleyici, söz veriyorum hiç sıkılmayacaksınız! Bilgiyi lütfen yayın! #hakikat #palyaçoveşekeradam Soru: Çocukken sistemli tacize uğrayan bir bireye ne olur? Bu sorunun cevabını sizden yorumlara bekliyorum. Önemli.

Can dost @aslisafak ile azıcık eğlendik. Umarım hayata katkımız olsun! Normalde kesinlikle hiçbir yere çıkmıyorum, çünkü anlatacağım her şeyi Nakar’a saklıyorum ama sahte psikolog yalanı ile bana saldırdığı dönemde Aslıcığım güzel kalbiyle yanımdaydı ve ona sözüm vardı. Kalbini tanıdığınız insanların değerini özen göstererek bilin, fikrimce. Çünkü özen birbirimize verebileceğiniz en değerli şey. Birbirimize özen gösterdiğimiz bir toplum olabilmemiz ve yaşadığımız her sıkıntının aslında hastalığın kendisi değil, hastalığın semptomları olduğuna, semptomlar ile boğuşmak yerine hastalığın kendisine kaynağa inmeden hastalığı iyileştiremeyeceğimize uyanmamız dileğiyle… #azrakohen #azrasarizeybekkohen #aslışafak #aslışafakileişinaslı Bloombeg HT, bu akşam 20.00, 24.00 #hayatakatkımızolsun

Hakikati anlatmak mümkün mü? Hakikatin katmanları vardır, parçaları, labirentleri. Bütünün tamamına ısrarla odaklanmadan hakikatin katmanlarında gezinmek kaybolmaktır. Tarih, konunun doğrusunu anladığını sanan ama aslında hakikatin parçalarında kaybolan, kestirmeden hakikat anlayışına ulaşacağını sanan, bütünün tamamını göremediği için kendine, vatanına, hakikate zarar veren insanlarla dolu. Hakikat anlatılamaz ama anlaşılır. Kendinizi kullandırmayın. Hakikatin tamamına odaklanın. Kestirmeden gitmeyin. 4 bölümden oluşan diziyi online bulabilirsiniz. Yorumlarda yeri yazıyor. Hakikat, ancak onu anlamaya hazır olana, anlamak için emek verene, emin olmadan konuşmak yerine analiz etmekten vazgeçmeyene, kalbini iyilikle koruyana akar, hakikatle. Hakikati anlatmadan anlaşılmasına çalışmak ve hep birlikte emek vermek dileğiyle… Not: küçük bir ülke olan Vatikan’ın, bankalarıyla ünlü İsviçre’nin Silahlı Kuvvetlerince özel eğitilmiş İsviçre vatandaşı askerler tarafından korunuyor olduğunu, tüm ordusunun 18-30 yaş arasında sadece erkek İsviçre Vatandaşlarından oluştuğunu biliyor muydunuz? Ordusunun adı Swiss Guard.